Edebiyat Köşemiz (Sizden Gelenler)
Evet arkadaşlar bu sayfamızda sizden gelen hikaye ve şiirleri paylaşmaktayız. Eğer sen de kendi eserini görmek istiyorsan bize mail atabilirsin (yhmreklam@gmail.com)
Dün Bir Çocuk Gördüm Sokakta
Dün bir çocuk gördüm sokakta
Aç mı susuz mu bilemedim
Oturuyordu yolun ortasında
Ne işi vardı orada bilemedim
Dün bir çocuk gördüm sokakta
Umutlu bakışları
Yok oluyordu yavaşça
Onun karşısında ne yapacağımı bilemedim
Dün bir çocuk gördüm sokakta
Gözlerini dikti bana
Ayağa kalktı yavaşça
Korkudan mı bilemem ama
Hızla kaçtı oradan
Aygül Özkan
YILDIZLI GECE
Geceden bir yıldız damlıyor gökyüzüne
Damlalar bir mücevher kadar keskin
Kim bilir kimlerin gökyüzünde,
Eskisi kadar narin.
Geceden bir rüzgar esiyor şehre,
Rüzgar insanlar kadar durgun.
Belki de birinin gökyüzünde,
Rüzgar bile yorgun.
Geceden bir parıltı kaplıyor yeryüzünü,
Bir denizin yakamozlarına benzer.
Dalgaları bir şehir kadar gürültülü,
En çok yıldızların hoşuna gider...
Aslı ÖZDAŞ
Kelamımı kestim sevdiğimden ötürü, Vazgeçmek sevmektir, aşka yol görüldü. Seni sevdim senden ötürü, Gel güzel yüzlüm, aşka yol görüldü. Sunay Çuhadar
Cepheden açılıyor ruhum yar'a Tıkandı ömrüm büründüm karanlığa Kaşıdıkça kanıyor iyice yaram Toprağa gömüleceğim ahtım yok yar'a... Sıvışıp kaçtım en güzel aşka Geziyorum cennette Çekiyorum güzel kokunu bir nefeste Hem de en güzel hissede... Kalmayı isterdim baş baş'a Ben korkardım bakmaya sana Esir alınca sen beni ama Bakmaya asla doyamadım yar'a... Sunay Çuhadar
Köy Düğünü
Yakacık, 10 Eylül Çarşamba, Gece
Arabalar, Soğanlık’ın hep bağ arasında geçen dar, bozuk yollarından Yakacık’ın Kartal şosesine çıkmak üzere köşeyi dönecekleri zaman biraz hızlı yürüyüp sararmış bir bağın dikenli hendeği kenarında uyuklayan çalgıcılar nahoş gürültüleriyle sakin havayı sarsmaya başladılar. Bu işaret, Soğanlık’a okuyucu (davetçi) gidenleri seyir için mezar taşlarının üstüne, yol kenarındaki yeni yapılmış çeşmenin arkasındaki parmaklık içine, daha ötede ağaçların altına toplanmış kadın kümeleri yolun ta yanında yüksekçe bir yere çömelmiş köy delikanlıları arasında bir saattir alevlenen beklemelerin nihayet memnun edilmesinden hasıl olan bir haz doğurdu… Köy delikanlılarının ahmak bir tebessümle açılan dudaklarındaki bıyıklar derhâl buruldu. Beklemekten usanarak yol üzerinde bir bağın yaprakları kurumuş kütükleri dibinde topraklara bulanık bir üzüm tanesi bulmak için yarım saattir uğraşan birkaç hanım, bir iki sıska çocuk, atmaya kıyamadıkları salkımlar ellerinde olduğu halde yola koştular, çeşmenin yalağından su içen iki öküzden biri azametli bir hareket ile başını çevirdi, insanların bu zavallı eğlentilerine acıyan bir bakışla baktıktan sonra suyunu içti. Ve bunlar, kendilerini güden küçük bir çocuğun ince sopa darbesine ehemmiyet vermeyerek mezarlığın çok sakin yokuşundan çıkarken aşağıda kırenete, zurna, çifte nara, davul havalarının ruh okşayan ahengine refakat etmekten pek memnun gözüken köylü kadınlarını taşıyan dört öküz arabası, o kadar merak uyandıran bu muhteşem alay, melal verici bir yavaşlık ile mezarlığa yaklaşıyordu.
Evin Güneşsu
BİZİM VATANIMIZ Biz bu vatanın öz evlatlarıyız. Biz bu vatan için şehit oluruz. Biz bu vatan için atsız gezeriz. Biz Kür Şad’ın izinden gidenleriz. Biz bu vatanın fedaileriyiz. Biz bu vatan için kelle vermişiz. Biz bu vatan için kelle almışız. Biz Fatih’in izinden gidenleriz. Biz bu vatanın yiğit gençleriyiz. Biz bu vatan için yetişmişleriz. Biz bu vatan için çalışacağız. Biz Kanuni’nin izinden gideriz. Biz bu vatanın as neferleriyiz Biz bu vatan için yaşamalıyız. Biz bu vatan için ölmeliyiz. Biz Atatürk’ün izinden gideriz. EREN SİVRİ /KASTAMONU TÜRKİYE AKROSTİŞİ Tüm malım , mülküm ,canım feda Ümmet-i muhammed yoluna Rakibimiz yok ! Bu dünyada Kimse çıkamaz karşımıza İman işlenmiş ruhumuza Yıkamaz bizi bütün dünya Eğilmez başımız cihanda EREN SİVRİ /KASTAMONU
Zaman Asla Geri Gelmez
”Ne fark eder?” dedi. Oysa çok şey fark ederdi. Onun için bir saniye bile çok değerliydi. Bunu anlamak için neyi bekliyordu, ölmeyi mi? Vefat etmiş kişilere sorsak, ”Hayata tekrar devam edebilseniz ne yapardınız?” diye eminim ki hiçbir şeyi ertelemeyeceklerini, her şeyi vakti saatinde yapacaklarını söylerlerdi. Ölen milyonlarca insanın hayattayken yapamadıkları onca şey var ki.. Hepsini de ertelemişlerdir büyük ihtimalle. Ama bilemiyoruz, nereden bilebiliriz ki.. Çünkü biz de sormak için geç kaldık, biz de birçok şeyi erteledik.Erteledik.. Ertelendik.. Ve ömür bitti. Ertelediklerimizi yapmak için yetmedi şu koca ömür. O kadar çok erteledik ki.. Ertelediğimizde aslında kendimizi de erteledik. Hayallerimizi gerçeklerştirmeyi erteledik mesela. Koşmayı.. Doğada mis gibi havayı içimize çekerken yürümeyi.. Çocuklarla vakit geçirip onları mutlu etmeyi.. Ve belki de bir tebessümü..Hep bir mazeret uydurduk. Ve geciktik. Hayat su gibi akıp geçti.. Şimdi ben siz diyorum ki;Pişman olmadan, geç olmadan”Ertelemeyip ertelenmeden”İşinizin başına geçin, hayallerinizin peşinden koşun.Kocaman bir tebessümle başlayın mesela ertelediklerinizi yapmaya.. Unutmayın ki;Bugünün işi yarına kalmaz!
Hatice Kübra Ergün |
SESSİZ ÇIĞLIK Sokağa çıkmak istiyorum Haykırmak istiyorum Sonra korkuyorum Ya biri bişey yaparsa Dokunursa bedenime pis elleriyle diye korkuyorum Korkuyorum otobüse binmeye Korkuyorum etek giymeye Korkuyorum! Pantolon giymeye Korkuyorum sessiz çığlıklarımın içinde, Ölmekten korkuyorum. Susuyorum bana inanmazlar diye Susuyorum benim suçummuş gibi davranmasınlar diye Susuyorum beni suçlarla diye Susuyorum ruhumun acınası izlerine... İlayda Turgay
BİR AĞAÇTIM Bir ağaçtım ben de her ağaç gibi, Yapraklarım martılar, köküm bir yolculuk gibi, Göklere uzanır boyum bir selvi gibi, Bakın topraktanım ben de sizler gibi. Yapraklarını kopartıp oyunlar oynadığın, Beni yere serip kağıt yaptığın, Gölgesinde oturup yorgunluğunu attığın, İşte ben o ağacım, senin güzel ağacın. Beyzanur KARIK - 7.sınıf